Left Over Work in Istanbul / Çukurcuma – Beyoğlu

“We are heading towards the heart of the “quality” waste collection of İstanbul. Paper trash collectors and scrap dealers are on either side. Once a picker told me that he had learnt, about three or four years ago, that the “Black & White photos also sell.” Sometimes, his friend would find Black & White photos in the trash and sell them to antique dealers in Çukurcuma, which is like an open air museum and a tourist attraction. Various objects would be placed in a deliberately random arrangement around the shop, and out in the street, it would look like a modern art installation. The oldies playing in the background and a deliberate disorganized look in the shelves come together like a reflection of İstanbul’s social structure and Turkey’s popular culture of the last 100 years.

Two Italian tourists want to buy a box that seems to have been given a rugged, worn-out look. It’s a promotion box for the governing party. But they don’t know that – they just like the Maiden’s Tower, a symbol of İstanbul.

We have a chat with the antique dealer. He says that earlier, they used to find all these antiquities from the Princess Islands, and that now it is vice versa. People buy these antiques and transport them to their houses in the Princess Islands. They mostly came from the houses of the Greek or Armenian families. As he utters these last words, we feel pain in our hearts: “They are not there anymore, these houses…”

………………………….

İstanbul’da ‘nitelikli’ atığın kalbine doğru ilerliyoruz. Sağımızdan solumuzdan kağıt toplayıcıları ve hurdacılar geçiyor. Tarlabaşı’nda bir toplayıcı abi “Siyah-beyaz resimlerin para ettiğini 3-4 yıl önce öğrendim demişti.” Arkadaşının Beyoğlu’nun çöpünde resim de bulduğu oluyormuş, getirip Çukurcuma’da antikacılara satıyorlarmış.
Çukurcuma, İstanbulla büyülenmek isteyen her turist için egzotik bir yer. Bir açık hava müzesi, güncel sanat yerleştirmesi gibi duruyor sokakta da içerde bilinçli bir rastgelelikle yığılmış nesneler. Fondaki eski müziklerdeki klas tercihler ve raflardaki bilinçli dağınıklık sizi İstanbul’un sosyolojik yapısının, Türkiye’nin popüler kültürünün ve son yüzyılının anatomisini çıkarıyor.  Bir yabancılaşma anı: İki İtalyan turist çok beğendikleri ‘eskitilmiş’ bir parti promosyon kutusunu almaya çalışıyor. Çok şaşırıyorlar gördükleri kutuda görüp sevdikleri Kız Kulesi resminin üstündeki sembolün bugünün iktidar partisinin amblemi olduğuna.

Antikacının sahibi eskitilmiş kutuyu İtalyanlara sattıktan sonra bizimle tatlı-sert bir politik tartışmaya giriyor. Türkiye’ye İstanbul’dan, Beyoğlu’ndan bakmamak gerektiğini söylüyor. Biz giderken de Gezi’deki ‘yabancı parmağından’ ve komplo teorilerinden bahsediyor. Bu antikalar arasında kişinin kendisi ile çelişmesine günah da yazılmıyor gibi…

Her dükkanda “Bu eşyalar kimlerindi, kimlerden alıyorsunuz, buraya nasıl geliyor?” sorusuna muğlak olmayan cevaplar arıyoruz. Girdiğimiz son dükkandaki abinin ağzından dökülüyor birden cümleler. “Kimse benim çok güzel antikam var, size satayım demez. Eskiden adadan alırdık, şimdi buradan adaya gidiyor. Birileri birilerinin evini boşaltıyor nasıl olsa… Eski Rumların, Ermenilerin falan…Onlar bitti artık, onlar kalmadı…o evler bitti artık…”
Bir iç daralmasıyla, adını koyamadığımız bir yorgunlukla Çukurcuma’daki AntikAcılar’dan ayrılıyoruz.
4 nisan 2014
şiar-bilge-alper / artıkişler

Urban Effect
Information
Creativity
About The Author
- Project Manager InEnArt